Kalpleri kararmış, vicdanları körelmiş zalimlerin kurbanı, nazik ve narin vücutlar oluyor
Diyanet İşleri Başkanlığı, yayınladığı cuma hutbesinde Diyarbakır’da katledilen 8 yaşındaki Narin Güran vurgusu yaptı. Hutbede, “Ne dokunaklıdır ki her geçen gün, insani kıymetlerin ayaklar altına alındığı, temiz çocukların zalimce katledildiği, her türlü berbatlığın açıkça işlendiği bir vakitte yaşıyoruz. Kalpleri kararmış, vicdanları körelmiş zalimlerin kurbanı, nazik ve narin vücutlar oluyor. Diğer Narinlerin canice katledilmemesi, başta Gazze olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki günahsızların canlarına kıyılmaması için Peygamberimizin hoş ahlakını ve çağlar üstü mesajlarını insanlıkla buluşturmaktır’’ sözleri yer aldı.
Diyarbakır Bağlar’da kaybolduktan 19 gün sonra cansız vücudu çuval içinde dereye gizlenmiş halde bulunan 8 yaşındaki Narin Güran’ın katledilmesine ilişkin soruşturma devam ediyor. Diyanet İşleri Başkanlığı, yayınladığı cuma hutbesinde Narin olayına vurgu yaptı.
“Masum çocukların zalimce katledildiği bir vakitte yaşıyoruz”
Cuma hutbesinin Narin Güran cinayetiyle ilgili kısmında şu sözler yer aldı:
“Ne dokunaklıdır ki her geçen gün, insani pahaların ayaklar altına alındığı, pak çocukların zalimce katledildiği, her türlü berbatlığın açıkça işlendiği bir vakitte yaşıyoruz. Kalpleri kararmış, vicdanları körelmiş zalimlerin kurbanı, nazik ve narin vücutlar oluyor. Böylesine bir ortamda Sevgili Peygamberimiz’in yalnızca mevlidini anmak ve anısını yâd etmekle ona karşı sorumluluğumuzu asla yerine getirmiş olamayız.
Bugün bize düşen; Allah Resûlü’e hakkıyla tabi olmak, bizlere bıraktığı en büyük miras olan Kur’an-ı Kerim’e ve sünnetine sıkı sıkıya sarılmaktır. Diğer Narinler’in canice katledilmemesi, başta Gazze olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki pakların canlarına kıyılmaması için Peygamberimiz’in hoş ahlakını ve çağlar üstü iletilerini insanlıkla buluşturmaktır. Barış dini İslam’ın, hayat rehberi Kur’an-ı Kerim’in, rahmet peygamberi Hz. Muhammed Mustafa’nin, insanlığın sığınabileceği tek liman olduğunu ısrarla anlatmaktır. Dinimizi ve dini kıymetlerimizi değil, dindarlığımızı yeniden sorgulamaktır. O kutlu Nebî’nin sünnet-i seniyyesinin tüm insanlık için bir kurtuluş pusulası ve bir hayat kılavuzu olduğunu unutmamaktır. İşte o zaman dünyamızda zulüm ve haksızlıklar sona erecek, insanlar güven içinde kardeşçe bir ortada yaşayacaktır. Kimse kimsenin canına, malına, namus ve iffetine zarar veremeyecek, saf canlar hayatlarının baharında solmayacaktır.”